BİLİM KADINLARI

Merhaba! Bir AstroNotlar yazısı ile yeniden birlikteyiz. Bugün 8 Mart Dünya Emekçi kadınlar günü, yani canları pahasına haklarını savunan kadınların yanarak öldükleri gün. Nasıl mı? Güne anlamını veren ancak yine de pek bilinmeyen bu olaydan gelin biraz bahsedelim: Amerika’daki bir dokuma fabrikasında kadınlar erkeklerle aynı işi yapmalarına rağmen kadın oldukları için erkeklerin yarısı kadar maaş alıyorlardı. Sadece eşitlik istiyorlardı. 1857 yılında bugün yüzlerce kadın greve çıkma kararı aldılar. Polisler susturmak için kadınlara saldırmaya başladı ama engel olamadılar. Grevin duyulmasını ve yayılmasını istemeyen patron ise fabrikanın kapılarını kilitledi ve şüpheli bir yangın başladı. 129 kadın bu yangında hayatını kaybetti. Oysaki istedikleri şey eşitlik ve adaletti.

Yıllar geçmesine rağmen şartlar iyileşse de dünyanın çoğu yerinde henüz tam anlamıyla bir eşitlik yok. Bugün bile aynı şartlarda çalışmalarına rağmen kadınların erkeklerle aynı maaşı aldığı bir ülke var diyemiyoruz. Üstelik çalışan kadınların %70’i psikolojik ve cinsel tacize maruz kaldıklarını söylüyor. Tacizler bir yana dursun çalışan bir kadın ve erkeği kıyasladığımızda bile erkek işten eve geldikten sonra dinlenirken, kadının sorumlulukları evde de devam ediyor: Yemek yapmak, temizlik yapmak, çocuk bakmak… Hem de ertesi gün işe gitmek. Bilim camiasında da durum ne yazık ki pek farklı değil. Bugün size yaptıklarıyla dünyaya yön veren bilim kadınlarından bahsedeceğiz.

İlk olarak herkesin adını sıkça duymuş olduğu Marie Curie ile başlayalım. Marie Curie deyince aklımıza gelenler iki dalda birden Nobel ödülü alan tek kadın ve aynı zamanda tüm Avrupa’da, fizik dalında doktora alabilmiş ilk kadın olması ile başlar ve bu liste uzar gider. Ama sırf kadın olduğu için üniversiteye kabul edilmediği aklımızın ucundan bile geçmez hatta büyük ihtimalle bilmeyiz; çünkü biz hep başarıyla ilgileniriz nasıl başarıldığıyla değil. Bugün Biraz da Marie’nin sırf kadın olduğu için nelerle uğraşmak zorunda kaldığından yani nasıl başardığından bahsedelim. Marie’nin gençlik yıllarında ülkedeki eğitim sistemi nedeniyle kadınların üniversiteye gitmesi yasaktı. Kardeşiyle birlikte çalışıp Fransa’da üniversite eğitimi alabilmek için para biriktirdiler, tabii Marie Curie bunu yaparken eğitimini de boşlamadı. Varşova’da Endüstri ve Tarım Müzesi adı altında gizlice eğitim veren Polonya okulunda eğitim aldı. 1885 yılında kardeşi Sorbonna’da tıp eğitimi almaya başladı ve Mezun olduktan sonra Marie’ye matematik ve fizik eğitimi alması için yardım etti.

Kaynak: Vikipedi

Peki ya Nobel ödülü? Burada da tabii ki kadın olduğundan dolayı yok saymaya çalıştılar. Ödül için adaylar ilk açıklandığında Marie’nin adı yoktu. Evet yanlış duymadınız. Nobel ödülüne bir kadını layık göreceklerini mi sandınız yoksa? Eşi Pierre Curie ve fizikçi Henri Becquerel aday gösterilmişti sadece. Adayları belirleyen komite üyelerinden İsveçli matematikçi Gösta Mittag-Leffler durumu Pierre Curie ye bildirmiş; Bunu öğrenen Pierre Curie, Marie’nin adı olmadan radyoaktivite çalışmalarının anlamsız olacağını komiteye iletmiş. Bunun üzerine komite zar zor da olsa Marie’yi de  aday göstermeyi kabul etmiş. Nihayetinde 1903 yılının Fizik Nobel Ödülünü üç bilim insanı paylaşmış: Pierre Curie, Henri Becquerel veee Marie Curie!

Sırada Marie’nin kazandığı ikinci Nobel ödülü var: 1911 yılında Radyum ve Polonyum’un keşfinden sonra bu defa Kimya alanında Nobel ödülünü kazanıyor. Tabi hiçbir başarının cezasız kalmadığı gibi bu başarı da cezalandırılıyor. Marie Curie’ye kişisel saldırılar başlıyor. Bunun üzerine, tümü erkeklerden oluşan Fransız Bilim Akademisi Curie’nin üyeliğini reddediyor. Olumsuzluklar devam etse de Marie çalışmalarının peşini bırakmıyor ve yılmadan bilime katkıda bulunabilmek için çabalarına devam ediyor. Teşekkürler Marie Curie! iyi ki bu dünyadan geçtin.

Kaynak: Vikipedi

Size bahsetmek istediğimiz diğer bilim kadınları ise Lise Meitner ve Jocelyn Bell Burnell. Ne yazık ki Lise ve Jocelyn, Nobel ödülü konusunda Marie Curie kadar şanslı değillerdi. İkisinin de hakları yendi ve yaptıkları çalışmalar ödüle layık görülmesine rağmen isimleri bile geçmedi! Haklarının nasıl yendiğini konuşmadan önce Lise ve Jocelyn’i tanıyalım. Lise Meitner, Avusturyalı bir fizikçi. Uzmanlık alanı nükleer fizik ve radyoaktivite. Doktorasını aldıktan sonra -buraya bir parantez açalım, Viyana Üniversitesi’nden fizikte doktora derecesi alan ikinci kadındır. Berlin’e Max Planck ile çalışmaya gidiyor. Max Planck’ın kendisiyle çalışmaya, Max Planck Enstitüsü’ne değil! Bu sırada, Alman Kimyacı Otto Hahn ile tanışıyor, onun çalışmalarına ilgi duyuyor ve onunla Berlin Üniversitesi Kimya Enstitüsü’nde çalışmaya başlıyor. Her şey yolunda gidiyormuş gibi görünse de ne yazık ki yine kadın olmasından dolayı enstitüde kendisine resmi bir konum verilmiyor. Öyle ki, Kaiser Wilhelm Enstitüsü’nde çalıştığı yıllarda enstitünün ön kapısından girip çıkması bile yasaklanıyor. Gelin görün ki, bu Lise’nin yaşadığı sorunların en küçüklerinden. 1938’de Naziler yüzünden Otto Hahn ile olan çalışmalarını bırakıp gizli yollarla Hollanda’ya kaçmak zorunda kalıyor. Daha sonra fizyonun keşfinde Lise Meitner’in katkıları göz ardı ediliyor ve 1944 yılında Nobel Kimya ödülü Otto Hahn’a veriliyor. Otto Hahn’ın yapılan bu haksızlığa sessiz kalması ve Meitner’in katkılarından hiç bahsetmemiş olması ise bu hikâyenin en üzücü kısmı.

Kaynak: Vikipedi

Hakkı yenilen bir diğer bilim kadınımız hâlâ hayatta olan Jocelyn Bell Burnell; Kuzey İrlandalı bir astrofizikçi. Daha 24 yaşındayken adı akıllara “Pulsarı keşfeden kadın” olarak kazınmıştı. Pulsarları gözlemlemesine ve analiz etmesine rağmen Nobel Fizik Ödülü ne yazık ki tez danışmanı Antony Hewish’e verildi. Pulsarların keşfinin yayınlandığı makalede Hewish’in ismi ilk, Bell’inki ikinci sırada yer alıyordu. Bir bilim kadının daha emeğinin göz ardı edildiğine şahitlik etmiş oluyoruz. Avrupa’nın birçok yerinde söyleşi ve toplantılara katılan Jocelyn Bell, oldukça cana yakın kişiliğiyle tanınıyor. Kim bilir, belki bir gün sizin de kendisiyle tanışma şansınız olur.

Gelin bir de biyolojiye bakalım. Rosalind Franklin, DNA’nın gizli kahramanı! Gizli diyoruz çünkü birazdan duyduklarınıza inanamayacaksınız. Franklin, DNA, RNA, Virüs, Kömür ve grafitin yapılarının anlaşılmasında büyük katkılarda bulunmasına rağmen adı DNA çalışmalarıyla ancak  öldükten sonra anılmaya başladı. Rosalind Franklin ve meslektaşı Maurice Wilkins birlikte yaptıkları çalışmalarda DNA’nın yapısına yönelik X ışını görüntüleri oluşturmuşlardı ve bu onları DNA’nın sarmal yapısına yaklaştırmayı başarmıştı. Bulguları sarmal yapıyı işaret ediyordu ama henüz kanıtları yoktu. Bu sırada James Watson ve Francis Crick adlı iki bilim insanı, DNA’yla ilgili araştırmalara başladıklarında bir başka bilim insanı Linus Pauling de aynı konu üzerinde çalışıyordu. Pauling, Rosalind Franklin ve Maurice Wilkins’in DNA’nın yapısına yönelik olarak elde ettikleri X ışını görüntülerinden yararlanıyordu ve araştırmalarında Franklin ile Wilkins’e referans vermişti. Bunu gören Crick ve Watson da bu verileri kullanarak çalışmaya başladılar. Onlar çalışmaya başladıkları sırada Franklin, kendi araştırmasını tamamlamış son denemeleri yapıyordu. Birkaç gün sonra çalışma sonuçlarını açıklayacaktı fakat işler yine beklediğimiz gibi seyretmedi.

30 Ocak 1953’te Watson, Linus Pauling’in yanlış bilgiler içeren DNA yapı örneğiyle birlikte Rosalind ile görüşmeye gitti. Rosalind ile konu hakkında şiddetli tartışmalarından sonra da Wilkins ile görüştü. Bilin bakalım burada ne oldu? Evet tam tahmin ettiğiniz gibi Wilkins, Rosalind’in haberi olmadan onun oluşturduğu en önemli DNA resimlerinden birini Watson’a gösterdi ve Watson da onlara Pauling’in hatalı çalışmaları gösterdi. Rosalind’in en önemli çalışması Watson ve Crick’in eline geçtiği için beklenenin aksine çalışmasını açıklayamadı ve ele geçirilen bilgiler daha sonra Watson ve Crick’in Nobel ödülü almalarını sağlayacak olan çalışmalarına pek çok katkıda bulunacaktı.

Kaynak: Evrim Ağacı

Yaklaşık bir ay sonra Crick ve Watson keşiflerini duyurdu ve aynı yıl Nisan ayında DNA’nın çift sarmal yapısını açıkladılar. Çalışmalarında Rosalind Franklin’e atıfta dahi bulunmadılar. Hem çalışmalarını ele geçirip hem de referans vermelerini beklemek elbette pek doğru olmazdı.

 Franklin ile de paylaşılması gereken Nobel ödülü 1962 yılında Crick, Watson ve Wilkins’e verildi ve Rosalind’in adı bir kez bile anılmadı. Kendisi 1958 yılında hayata veda etti. Dolayısıyla bu olaya tanıklık edemedi. Tanıklık edememesi iyi mi oldu kötü mü, orasını size bırakıyoruz.

Tüm bu anlattıklarımız size geçmiş zaman hikayeleri gibi geliyor olabilir belki ama günümüzde de benzeri sorunlar mevcut durumda. Örneğin Astronomide yeni bir teleskop için yer seçim çalışmasına gidileceği zaman kadınlar götürülmüyor. Benzer bir şekilde Jeolojide de zorlu arazi koşulları bahane edilerek kadınların katılımına izin verilmiyor veya az sayıda kadına izin veriliyor. 

Yazımızı bitirmeden önce şunu da eklemek isteriz: Haksızlık karşısında sessiz kalanlar zaten unutulmayacak. Biz, tüm engellere rağmen, hatta bazen canları pahasına, yanlışların karşısında dimdik duran kadınları unutturmamaya söz verdik. Hepimizin tüm adaletsizliklerin karşısında Mittag-Leffler gibi, Pierre Curie gibi durabilmesini umuyoruz. Son olarak, 1944’te, birçok Avrupa ülkesinden önce Türkiye’de Kadınlara seçme ve seçilme hakkı vererek kadınların toplum hayatına katılmasının ve eşit rol alabilmesinin önünü açmış başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı ve sevgiyle anıyoruz. Tıpkı onun gibi, kadınların eşitliği için çabalayan tüm erkeklerin, ve yaptıklarıyla gezegenimize faydalı olan tüm kadınların günü kutlu olsun.

astronotlar.org@gmail.com e-posta adresimize bahsettiğimiz içeriklere dair düşüncelerinizi belirtebilir, değinmemizi istediğiniz konuları yazabilir, bir kitap, link veya bilgi paylaşımında bulunabilirsiniz. Sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip etmeyi unutmayın. Gelecek hafta görüşünceye dek, gökyüzüne iyi bakın. Hoşçakalın!

E-posta: astronotlar.org@gmail.com
Facebook: facebook.com/astronotlar.org
Instagram: instagram.com/astro_notlar
Twitter: twitter.com/astro_notlar
Anchor: anchor.fm/astronotlar

KAYNAKLAR VE GÖRSELLER

https://tr.wikipedia.org/wiki/Marie_Curie#

https://history.aip.org/exhibits/curie/recdis2.htm

https://www.labmedya.com/bilim-ugruna-olen-kadin-marie-curie

https://tr.wikipedia.org/wiki/Lise_Meitner

https://sarkac.org/2017/08/lise-meitner-osman-bahadir/

https://en.wikipedia.org/wiki/Jocelyn_Bell_Burnell

https://en.wikipedia.org/wiki/Rosalind_Franklin

https://evrimagaci.org/dnanin-goz-ardi-edilen-kahramani-rosalind-franklin-kimdir-365