UFO NEDİR? STARLINK UYDULARININ UFOLARDAN FARKI NE?

Merhaba! bir AstroNotlar yazısı ile yeniden birlikteyiz. Bu yazımızda geçmişten beri sürekli bir tartışma konusu olan “UFO” dosyasını inceleyecek ve ayrıca, yüzyılın işadamları arasında gösterilen Elon Musk’ın bilim çevrelerince, özellikle Astronomi camiasında geniş tepki çeken projesi “Starlink Uyduları”ndan bahsedeceğiz. O halde girişi daha fazla uzatmadan, hemen konuya girelim. 

Öncelikle bir kısaltma olan kelimenin açılımıyla başlayalım. “UFO” kelimesi İngilizce kökenli bir kısaltma olup, açılımı: “Unidentified Flying Object” yani Türkçe olarak “Tanımlanamayan Uçan Nesne” anlamına gelmektedir ve içerdiği kelimelerin baş harflerinin birleşmesiyle oluşmuştur. Yani isterseniz “UFO” yerine “TUN” diyebilirsiniz, böylece güzel Türkçemize bir kısaltma kazandırmış olursunuz.

Bu kavramın sözlük anlamına bakacak olursak: “Bilimsel bir açıklaması olmayan ve genellikle dünya dışı yaşam taşıdığı iddia edilen gizemli nesne.” tanımıyla karşılaşıyoruz. Tüm bunlar bir yana, havada uçan ve sizin ne olduğunu tanımlayamadığınız bir nesneye rahatlıkla “UFO” diyebilirsiniz. Çünkü kelimenin başındaki “U” harfi “Unidentified” yani “Tanımlanamayan” demek. 

Türkçede uçan daire kavramı da sıklıkla UFO anlamında kullanılıyor. UFO fenomenleri bazen sadece gözlemcilerin iddiasından, bazen de çeşitli kayıt cihazlarıyla elde edilen görüntü veya seslerden ibaret. UFO’larla ilgili kayıt ve iddiaları inceleyen kişilere “ufolog”, bu uğraşa ise “ufoloji” adı veriliyor. Uzaylı dedektifi de diyebilirsiniz yani siz bu insanlara.

Daha öncesinde de UFO gözlemleri yapılmış olmakla birlikte, gözlem raporları 1950’li yıllardan itibaren, özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde büyük bir artış göstermiş. Bu yıllardan günümüze kadar on binlerce UFO iddiası kaydedilmiş.

Sizinle ilginç bir bilgi daha paylaşalım. UFO’lara İngilizcede “flying saucer” yani “uçan çay tabağı” da denmektedir. Bunun nedeni ise, ilk ünlü UFO vakası olarak kayıtlara geçen ve 1947’de Amerika Birleşik Devletleri’nde meydana gelen bir olay. İş adamı Kenneth Arnold kişisel küçük uçağı ile Washington’daki Rainier Dağı civarında uçarken, dokuz tane “hilal şeklinde” uçan nesne gördüğünü ve nesnelerin suda sektirilen çay tabakları gibi hareket ettiğini iddia etmiş. Haberi yayınlayan gazete ise hatalı olarak “nesnelerin çay tabağı (saucer) şeklinde olduğunu” yazarak “flying saucer” adının İngilizce’ye yerleşmesine vesile olmuş. Olur da Milyoner yarışmasına katılırsanız karşınıza soru olarak çıkabilecek türden bu bilgiye başka ne zaman ihtiyacınız olur, tahmin etmek zor.

Popüler kültürün yansıması olarak UFO konusu açılınca ekin çemberlerine değinmemek olmaz. Zira sağda solda (ne gariptir ki en çok Amerika ve İngiltere’de) köşede unutulmuş bir tarla veya ekin varsa, orada da özellikle uzaylılar tarafından çizilmiş bir ekin çemberi bulabilirsiniz. Şimdi olaya şu açıdan bakalım. Siz bir uzaylısınız ve galaksinin bir ucundan Dünya’ya geliyorsunuz ve ardından hiçbir şey yapmadan, sadece kendi halinde olan İdaho’lu, ya da Konya’lı, bir çiftçinin tarlasına birkaç anlamsız şekil çizip, ziyaretinize dair başka hiçbir kanıt veya belirti bırakmadan ortadan kayboluyorsunuz. Bilim kurgu filmlerinde bize anlatılanlar tamamen yalanmış desenize! Hiçbir uzaylı başkanımızla görüşmeden doğrudan evine dönüyor. O şekilleri Beyaz Saray’ın, Buckhingham Sarayı’nın veya Reichstag’ın çimlerine yapsalar daha etkili bir mesaj vermiş olmazlar mıydı sizce? Neyse, safsatalara takılmadan, bilimin ışığında ve gerçekliğinde yazımıza devam edelim.

Ekin Çemberi örneği (Kaynak: Vikipedi)

Evet yavaş yavaş başlığımızın sonuna gelirken bahsetmemiz gereken son bir önemli detay kaldı. Aslında bahsetmediğimiz birçok olay var, bunların en ünlülerinden biri olan Roswell olayı gibi, ama bunu sizin araştırmacı kişiliğinize bırakıyoruz. Çünkü UFO’larla ilgili yazılan, çizilen, anlatılan o kadar fazla materyal var ki, hepsini burada size anlatmaya çalışırsak yazımızın sonunu getiremeyiz.

Bir de Amerikan Hava Kuvvetleri’nin yayınlamış olduğu “UFO” görüntüleri var. Evet, bunlar birer UFO görüntüsü, doğru. Fakat, tanımı unutmayalım, tanımlanamayan uçan nesne; yani bu görüntülerdeki cisimler, Amerikan Hava Kuvvetleri pilotları tarafından tanımlanamamış nesneler sadece. Bu da onların uzaylı gemisi oldukları anlamına gelmiyor. Belki bir insansız hava aracı, belki de başka bir casus hava aracı olabilir. Kim bilir? Tek bilinen tanımlanamamış olmaları. Bu kadar ilgi çekmesinin ve dünya çapında geniş yankı bulmasının sebebi ise, ilk defa bir ülkenin askeri kuvvetlerinin yapmış olduğu bir UFO haberi. Yani ilk defa bir resmi makam bu tarz bir belge yayınladı, ilgi çekmesi son derece doğal.

Gökyüzünde görmek istediğimiz ama maalesef ki gerçekte göremediğimiz şeyler nasıl UFOlar ise, görmek istemediğimiz ama ne yazık ki gördüğümüz ve bilim insanlarının işini zorlaştıran şeyler de mevcut. Örneğin, meşhur Elon Musk’ın meşhur Starlink uyduları gibi. Diyelim ki Elon Musk’ın asıl derdinin gönderdiği bu uydular üzerinden para kazanmak ve o para ile de kafasına göre Mars projeleri yapmak değil de gerçekten ve sadece uydu tabanlı küresel internet erişimini hedeflediğine inandık. Peki bu güzel proje astronomları neden sinirlendiriyor?

Şunu diyebilirsiniz hemen: “Yahu yerden gözlem yapmanız şart mı? Verin parasını, yapalım size bir uzay teleskobu, yörüngede sürekli gözlem yapın. Bakın ne güzel adamlar tüm gezegene uydu interneti getirmeyi hedefliyorlar, mızıkçılık yapmayın.” İyi, güzel diyorsunuz hatta uzay teleskobu fikri de fena değil, umarız ki ülkemizin yakında böyle bir uzay teleskobu olur ama üzgünüz, yerden gözlem yapılması şart. Basit bir şekilde izah etmek gerekirse, uzay teleskoplarının görevi ile yerdeki teleskopların görevleri birbirinden çok farklı. Yörüngede dolaşan uzay teleskopları, çoğunlukla atmosfer tabakamız tarafından önü kesilen ve yeryüzüne ulaşamayan dalga boyuna sahip ışınları gözlemlemek için atmosferin dışında, uzayda bulunurlar. Örneğin X ışınlarını gözleyen Chandra Uzay Teleskobu, veya kırmızı öte dalga boyunda gözlem yapan Spitzer Uzay Teleskobu gibi. Optik bölgede gözlem yapan teleskoplar da var elbette, hepimizin bildiği Hubble veya daha azımızın bildiği Gaia veya Kepler uzay teleskopları gibi, ama ilk göz ağrımız olan Hubble Uzay teleskobunu ayrı tutarsak bunların bile özel bir amacı bulunmakta.

Peki Dünya’daki teleskopların önemi nedir? Hepsi optik dalga boyunda mı gözlem yapar? Elbette hayır, yeryüzünde bulunan teleskoplar temelde üç farklı dalga boyunda gözlem yapar; optik yani görünür ışık, radyo ve yüksek dağların nemsiz ve kuru ortamlarında bulunan yakın kırmızı öte. Fakat şunu eklemekte yarar var; bir uzay teleskobunun belirli bir görevi olur, örneğin Kepler Uzay Teleskobu’nun meşhur K2 görevi ile yakın çevremizde bulunan birçok yıldızın etrafında dolanan çok fazla sayıda gezegen keşfettik, bu Kepler teleskobunun ana göreviydi, veya Gaia Uzay Teleskobu belirli bir alandaki yıldızların fiziksel parametrelerini, özellikle uzaklıklarını hesaplamak gibi bir göreve sahiptir. Yani siz bir uzay teleskobu yapmak istiyorsanız, ona belirli bir görev ve ömür belirlersiniz ve bu görev dışında yapabileceğiniz çok fazla şey olsa da buna imkânınız olmaz. Fakat yeryüzünde bulunan teleskoplar böyle değildir, evet onların da belli başlı görevleri olabilir ama bu görevler bittikten sonra farklı amaçlara hizmet edebilirler; siz o teleskobu kullanmaya devam edebilirsiniz. Yani kısacası yer tabanlı teleskoplar ömürlük olur, farklı görevler için kullanılabilir ve tek değil, birçok amaca hizmet ederler. 

Bütün bunların yanında, bir de işin maddi boyutu var. İşin bilimsel boyutunu bir kenara bırakıp, maddi tarafa da odaklanmak gerekiyor maalesef. Uzay teleskopları tahmin edebileceğiniz gibi çok büyük bütçeler gerektiriyor, yer tabanlı teleskoplar da çok ekonomik değil tabii fakat herhangi bir uzay teleskobunun bütçesi ile kıyaslamak komik olur. Bir de uzay teleskoplarını yörüngeye çıkartmak var, sadece yaklaşık bir tonluk bir metal ve ayna yığınını, yerden en az 100 km tepeye fırlatmak için harcanacak para bile emin olun dudak uçuklatmaya yetecek cinsten. Size küçük bir örnekle bunu açıklayalım ve örneğimiz de öte gezegen avcısı Kepler Uzay Teleskobu olsun. Kepler’in ağırlığı yaklaşık 1 ton ve 1.4 metrelik bir aynaya sahip, yörünge yüksekliği ise 150 Milyon km. Teleskobun üretimi için ayrılmış bütçe ise tam olarak 550 milyon Amerikan Doları. Peki bu teleskobu yerden 150 milyon km yükseğe götürmenin maliyeti ne kadar? Tamı tamına 50 milyon Amerikan Doları. Tamam, teleskobu yaptınız, tebrikler. Peki bakım? Bir uzay teleskobuna bakım nasıl yapılır? Tabii ki, yanına giderek yapmanız gerekir ama Dünya’dan bu kadar uzakta duran bir uzay teleskobuna bakım yapmaya gidemezsiniz. Bugüne kadar yalnızca Hubble Uzay Teleskobu’nun, fırlatıldığı günden beri tam beş kez uzay mekiği görevleriyle yanına gidilip, bakımı gerçekleştirilmiştir. Her bir uzay mekiği görevinin yaklaşık 1 milyon Amerikan Doları’na mal olduğunu düşünürsek, bu durum uzay teleskoplarını çok ama çok pahalı bir araç haline getiriyor. İşin içine bir de aksilikler, kazalar, onarımlar girerse halimiz nice olur siz düşünün. Üstelik bir de uzay çöpleri kanununu göz önüne alarak biten görevin yörüngeden temizlenmesi var!

Peki yer tabanlı bir gözlemevi ne kadara mal oluyor? Bunun için de isterseniz Şili’de bulunan ve Dünya’nın en büyük yer tabanlı gözlem evlerinden birisi olan Very Large Telescope (VLT) yani Çok Büyük Teleskop’a gidelim. Bu teleskop,  Şili’nin Atacama Çölü’nde, deniz seviyesinden 2635 metre yükseklikteki Cerro Paranal dağının zirvesinde bulunan ve ESO yani Avrupa Güney Gözlemevi tarafından işletilen dev bir teleskoptur. Aslında VLT tek bir teleskop değil, dört ayrı optik teleskoptan oluşmakta ve yüksek bir açısal çözünürlük elde etmek için tüm bu teleskoplar birlikte kullanılmakta. Teleskopların her biri 8.2 m çapında bir birincil aynaya sahip. İlk teleskop 1998 yılında hizmete girmiş ve 1993 yılında yapımı başlanmış. 1991 yılında onaylanmış bütçesi tam olarak 30 milyon Amerikan Doları. Hem daha büyük aynaya sahip bir teleskop yapıyorsunuz, hem de daha ucuza mal ediyorsunuz. Ayrıca teleskobu uzaya fırlatmanıza ve sonrasında geri almanıza da gerek yok. Gidip kolayca bakımını yapabilir ve teleskobu istediğiniz kadar kullanabilirsiniz. Diğer tüm sebepler bir yana sırf Bu yüzden bile illa yerden gözlem yapmamız şart diyebiliriz!

30 dakika içerisinde Cerro Tololo Gözlemevi Yerleşkesi’nin üzerinden geçen Starlink uyduları.

Uzay çöplerine ne demeli peki? Biz yörüngemizi mümkün olduğunca az kirletmeye çalışırken, varolan kirliliği nasıl giderebiliriz acaba diye düşünürken, Elon Musk yörüngemize 42.000 tane yeni uydu fırlatma derdinde. Üstelik buna başladı bile. Daha şimdiden yörüngemizde dolanan yaklaşık 200 uydu var. Eğer bu böyle devam ederse, yörüngemiz çok daha büyük bir uzay çöplüğü problemiyle karşı karşıya kalmış olacak. İnsanın aklına ister istemez “Gravity” filmi geliyor. İzlemediyseniz mutlaka izlemenizi tavsiye ederiz.

Evet, bir yazımızın daha sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bu yazımızda özetle UFO safsatasından ve Elon Musk’ın Astronomlar için kötü, insanlık için iyi olduğu iddia edilen Starlink projesinden bahsettik. Bir sonraki yazımızda “Üniversitelerin Attığı Mikro Uydular” konusu ile yine sizlerle birlikte olacağız.

astronotlar.org@gmail.com e-posta adresimize bahsettiğimiz içeriklere dair düşüncelerinizi belirtebilir, değinmemizi istediğiniz konuları yazabilir, bir kitap, link veya bilgi paylaşımında bulunabilirsiniz. Sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip etmeyi unutmayın. Gelecek hafta görüşünceye dek, gökyüzüne iyi bakın. Hoşçakalın!

E-posta: astronotlar.org@gmail.com
Facebook: facebook.com/astronotlar.org
Instagram: instagram.com/astro_notlar
Twitter: twitter.com/astro_notlar
Anchor: anchor.fm/astronotlar

KAYNAKLAR VE GÖRSELLER

https://www.eso.org/public/teles-instr/paranal-observatory/surveytelescopes/vst/

https://www.space.com/10746-kepler-alien-planet-mission-numbers.html

https://tr.wikipedia.org/wiki/UFO

https://tr.sputniknews.com/bilim/201911191040656232-elon-muskin-starlink-projesi-yuzunden-bulanik-goren-astronomlar-kizgin-cennetleri-kirleten-adam/

https://tr.wikipedia.org/wiki/Starlink

https://www.starlink.com

https://twitter.com/akvivas/status/1196522800934248449?s=20%20video

Author: Olcaytuğ Özgüllü

24-01-1997 Çorlu/TEKİRDAĞ doğumluyum. Asker ailesi olduğumuz için hayatım (özellikle çocukluğum) Türkiye'nin dört bir tarafında geçti ama 10 yıl boyunca İzmir'de yaşadığım için kendimi oraya ait hissediyorum. İzmir Balçova Anadolu Lisesi'nden 2015 yılında mezun oldum ve aynı sene İstanbul Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü'nü kazandım. Halen daha bu bölümde lisans öğrencisiyim. 5 yaşından beri hayalim olan bölümü okumakta ve kendimi bu alanda geliştirmek için elimden gelen her şeyi yapmaktayım. Gelecekte de kendimi başarılı bir "Astronom" olarak görmek istiyorum. Hayallerinizin peşinden koşmaktan asla vazgeçmeyin... ;)